23 Ocak 2016 Cumartesi

Görme(me) Biçimleri

"Seslerle görmek, kokuyla duymak ve bastonsuz yürümeyi öğrenmek."

Filmi izleddiğim MUBI platformundaki bir izleyici, Polonyalı yönetmen Andrzej Jakimowski'nin, 2012 yapımı filmi "Imagine"i" olarak  bu şekilde tanımlamış. 

Filmin Tükçe adı aslında gerçek dünyanın engellilere bakışını da net bir şekilde özetliyor, "Hayallerin Ötesinde". Oysaki film, isminde yazanı sunuyor izleyiciye, "Hayal et".


Portekiz'deyiz. Bir görme engelliler okulunda. İngiltere'den yeni bir hoca gelir okula, Ian. 30'lu yaşlarındadır Ian, görme engelli olmasına rağmen baston kullanmadan yürümekte; seslerden, kokulardan, titreşimlerden faydalanarak göremediği dünyayı beyninde tasarlayarak gören biri gibi yaşamını idame ettirmektedir.

Okula da bu yeni yöntemini diğer öğrencilere aktarmak üzere gelir. Önce kör olduğuna inanmaz öğrenciler. Akılları almaz bu durumu, "Bir görmeyen, bastonsuz nasıl yürüyebilir ki?"

Derslerin birinde bu soruyu yöneltirler Ian'a, "Evet" der Ian, "Bir kör bastonsuz yürüyebilir, ayaklarında bir problem olmadığı sürece"

Okulda odasına kapanan Ian yaşlarında bir karakter daha vardır. İnsanları kendisini hor görmesine, hayata her adım atıığında "yardım edelim" zorlamasına maruz bırakmasına isyan ederek bastonunu kırıp atan, sokakla da iletişimini kesen Ian yaşlarındaki Alman Eva.



Ruhban okulundaki odaları da bitişiktir Ian ile Eva'nın. Eva'nın tek sosyal aktivitesi el yordamı ile penceresinin pervazına konan kuşlara yem vermektir. Eva'nın münzevi haline dair bilgileri de edinen Ian, derslerine devam ederken bir yandan da Eva'yı içine hapsolduğu kabuktan kurtarma planlarına girişir. Bükerek elde ettiği bir tel yardımı ile kendi pencere pervazında kuş adımları seslerini taklit ederek, hemen peşine pencere dışına doğru silktiği örtü ile kuşların uçuş sesini betimler.

Ian'ın okulun bahçesinde verdiği derslerden okul idaresi rahatsızlık duymaktadır. Tüm öğrencileri yanına toplar Ian, "Evet, ne görüyorsunuz?" diye başlar her ders. Çocuklar seslerden ördükleri kurgu ile o an okul bahçesinde yaşananları betimler.

Ayak sesleri çok önemlidir seslerden örülen dünyada. Topuklu ayakkabı giyer Ian ve ayaklarını yere vura vura yürür her defasında. Sesin yarattığı titreşim önünde ne olduğuna dair fikir verir ona. Elini şıklatır, ağzından sesler çıkarır. Ses, onun gözü olur ve bu keşfini diğer görme engellilere öğretmek amacı ile yaşar.

Önünde engeller vardır ama. Kendi öğrencileri, Okul idaresi, Ian'ın her defasında önüne yeni setler çeken okul müdürü. Önce ona inanan ama sonras yanlış anlamalar ile Ian'ın karşısında yer alan Eva.

Görmek nedir?

Yönetmen Andrzej Jakimowski, filmi dar çerçevelerde çekmiş. İzleyici olarak bizler de tüm cepheyi görmüyoruz. Bu, izleyici için görmeyenler dünyasına yakın olmayı sağlıyor. Bahçedeki derslerde sadece Ian ve öğrencileri görüyoruz. Seslerden kurmaya çalışıyoruz biz de göremediğimiz dünyayı. Bir şıpıdık terlik sesi, kadın mı bu kişi, ne yapıyor peki, bir tabak vuruldu yere, demin cinsiyetini tahmin etmeye çalıştığımız kişi okulun kedisini süt içmeye çağırıyor. Başka bir gün biz duyduğumuz sesi öğrenciler ile birlikte çözmeye çalışırken, "Gülleri buduyor bahçıvan" diye açıklıyor Ian. Çocuklar gül tarhına gidiyor ancak ellerinin yüzlerinin çizilmesi haricinde bir şey elde edemiuyorlar. Kamera bir yana kayınca bahçıvanın okulun duvarında asmada bulunan gülleri budadığını görüyoruz.

"Imagin"i izleyin derim. Çok ama çok güzel bir film. İzleyene yaşattığı keşif duygusu ise muazzam. Filme dair çok detay verdiğimi zannında iseniz yanılıyorsunuz. Filmin içeriğine dair çok temel detayları aktarmadım bilerek, izlerken keyfine varabilesiniz diye.

Imagıne'i MUBI kanalı ile ilk izlediğimde aklımda hep, "Bir kör ve seslerle dünyayı görme hikayesi. Bu olsa olsa çok hayalperest bir kurgudur" düşüncesi vardı. Ama hayat bize sürekli oyunlar oynar. Filmi izledikten birkaç gün sonra Açık Radyo'nun Açık Gazete programında her Salı "Açık Bilinç" isimli köşesi olan Güven Güzeldere, seslerle görmek üzerine çalışmalar yapan bir bilim insanından ve bu çalışmaların bilim dünyasında yaratttığı heyecan dalgasından bahsediyordu. 

Ian'ın, kendisine ne başından beri hiç inanmayan en muhalif öğrencisi Cerano'nun, "Ama bir gemiyi nasıl duyabilirim?" sorusuna verdiği yanıtta olduğu gibi, "Evet duyabilirsin. Seninle konuştuğunu hayal et. Önce hayal et, o zaman konuşur. Sen de duyarsın"


Imagıne
Yönetmen: Andrzej Jakimowski
Polonya 2012

* Filmi MUBI'de seyrettim. MUBI Türkiye vizyonuna 25 Aralık'ta giren filmin bugün son günü




18 Ocak 2016 Pazartesi

Buzun 800bin yıl öteden fısıldadığı sır: İklimi değiştiren İnsan

Bu yazı ilk olarak 17 Ocak 2016 Pazar günü yeşilgazete.org da yayınlanmıştır

“Benim adım Claude Lorius ve sonsuza dek 23 yaşında kalacağım” diyerek başlıyor belgesel film. Hayatını buz bilimine adayan Claude Lorius, buz ile tanışmasını sağlayan 1956 yılındaki ilk antarktika ekspedisyonuna katılma tarihinde donduruyor yaşını, “Bundan sonra sonsuza dek 23 yaşında kalacağım.”



Yıl 1956, Fransa’da 23 yaşındaki bir delikanlı için kendisini serüvene çağıran bir ilan, “Fransız kutuplar keşif ekibi bir yıl sürecek Antarktika bilimsel çalışmaya katmak için genç bir öğrenci arıyor. Adayların mükemmel bir fiziksel kondisyona ve mecerasever bir ruha sahip olması beklenmektedir.”
Bunları bize 2015 yılında kendi çalışmalarını aktardığı ve yönetmenliğini  dünyaca ünlü belgeselci Luc Jacquet’in “Buz ve Gökyüzü” (La Glace Et Le Ciel) belgeselinde tane tane aktarıyor artık 83 yaşına gelmiş olan bilim insanı.
Film boyunca buzullarda geziniyor, gökyüzüne bakıyor. Hayatını adadığı bilimin ona öğrettiklerini bizlere açıyor.

1956 – 2015 yılları arasındaki 60 yıl içinde 22 defa kutup ekspedisyonlarına katılmış Lorius, önceleri öğrenci olarak, yıllar geçtikçe ve deneyim kazandıkça uzmanlığının da katkısı ile kendi ekiplerinin liderliğini üstlenerek. Yeni Zelanda, Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve daha birçok ülkeden bilim insanların oluşturduğu sinerji ile her sene buzullar hakkında bilinmezlerin üzerini teker teker çizerek.
Ve bir gün. Yeni Zelanda ekibi bir kutlama sırasında viskilerine buzulların o güne erişebildikleri en dip bölgeden elde ettikleri buzu attıklarında hayatı boyunca aradığı gizeme ulaştığını hissediyor Fransız bilim insanı.
Buzulların en derinindeki buz viski kadehinde erirken ortaya çıkan hava kabarcıklarının binlerce yıl öncesinin iklim koşulları hakkında kesin veriler sunacağını öngörüyor Lorius ve bilimsel çalışmalarının o andan sonraki sürecini bu öngörüsünü ispatlamak üzerine kuruyor. İspatlıyor da. “Her kar tanesi yeryüzüne düştüğü zamanın iklim bilgisi ile yeryüzüne düşer. Buzullara düşen kar taneleri ise bu bilgiyi depolayarak buzulun bir parçası olur” diyerek özetliyor keşfini.

Louis’in bu aşamadan sonraki hedefi olabilecek en eski zamana dair bilgilere ulaşmak, bunu sağlamanın yolu da buzulun olabilecek en derin bölümüne ulaşmaktan geçiyor. 40 bin yıl öncesi ile başlıyor mesai, derken  200bin, 400bin ve en nihayet 800bin yıl öncesine ait buz kalıplarına ulaşıyor kutup kaşifleri ekibi.
İklimi insanın değiştirdiği bilgisi de buzulların yüzbinyıllar öncesinden sakladığı bilgi ile ortaya çıkıyor. “Gezegen, bizim tespit ettiğimiz en eski tarihinden bu yana 5 derecelik iklim değişikliliklerine maruz kalmıştır” diyor Claude Lorius kendisine “Yeni buzul çağı ne zaman başlayacak?” diye soran gazeteciye ve ekliyor, “Günümüzde insanın yol açtığı iklim değişikliğine karşı gereken tedbirleri almaz isek yeni bir buzul çağı da yaşanmayacak maalesef”
Bu keşfinin ardından iletişim kanallarını kullanarak insanlığı uyarmayı görev ediniyor Lorius. Televizyonlara çıkıyor, gazetelere röportajlar veriyor.
Peşinden İklim Zirveleri başlıyor, daha aşina olduğumuz kısaltma adı ile COP’lar. Filmde hızlı bir şekilde arz-ı endan ediyor BM İklim Değişikliği zirveleri. Bazılarında Claude Lorius de konuşamalar yapıyor zirveye katılan tüm liderlere. Filmin sonlarına doğru, “Bazen 60 yıllık çalışmalarımın beyhude olduğunu düşünüyorum” diye sesleniyor izleyiciye Lourius, “Bu kadar çalışma, bu kadar veri sağladık ama hala insanlık gerekena adımları atmaya başlamadı.”
“Henüz geç değil” seslenişi ile sona eriyor film. Buzullardaki sonu gelmez adımlarını 2015 yılında da atmaya devam eden daima 23 yaşındaki bilim insanı bize seslenerek bitiriyor, “Artık siz de gerçekleri biliyorsunuz. Şimdi harekete geçme zamanı”

LA GLACE ET LE CİEL
Yönetmen LUC JACQUET
Fransa, 2015
*Türkiye’de Başka Sinema kapsamında vizyona girmiştir